Ucuz... leş... tüyler ürpertici... heyecan verici... Bu ifadeler 'Pulp' kültürünün kelime olarak karşılıkları.
Amerikalı sıradışı yönetmen Quentin Tarantino "Pulp Ficton" filmini
çekerken bu kelimenin cazibesine kapılmış ve içinde bulunduğu toplumun
karanlık, vahşi ve acımasız yanlarını gözler önüne sermişti. Bir tür
'zalimlerin dünyası' da denilebilir.
Edebiyattaki
yeri ise biraz daha farklı. 1900'lerin başından ortalarına kadar süren sessiz,
kendi halinde bir akım başlar. Ekonomik sıkıntı içindeki işçi kesimini hedef
alan, ucuz kalın kağıda basılmış, okuması kolay romanlar sarar ortalığı.
Dönemin biraz daha pahalı olan orta sınıf süslü magazinlerine göre oldukça kaba
bir görünüme sahip olmalarına rağmen içerik olarak çok daha etkileyici ve
eğlencelidirler. O yıllarda büyük bir kesim tarafından hor görülen bu dergiler,
zaman geçtikçe son derece popüler olmaya başlar. Haksız bir başarı değildir bu;
okuyucularına sınırsız bir hayalgücü, akıcı bir dil, açık ve sade bir anlatım
sunmaktadırlar. O dönemin işçi sınıfına dertlerini biraz olsun unutturan bu
dergilerin, aslında edebiyat dünyası için bulunmaz bir nimet oldukları
anlaşılır ve böylece günümüzün popüler kültürünü oluşturacak olan ilk
bilimkurgu-fantazi eserlerin yolu da açılmış olur.
Oldukça
yaratıcı ve yeniliklere açık olan Pulp dergilerinde konu yelpazesi alabildiğine
geniştir: bilimkurgu, savaş, western, mizah, aşk, esrarengiz olaylar, süper
kahramanlar... Ancak konu her ne olursa olsun, Pulplar kendilerine has bir
beceriyle heyecan dozunu her zaman yüksek tutmayı başarmışlardır. Belki de
başarılarının sırrı burada saklıdır.
Önce
Argosy adlı bir dergiyle seslerini duyuran Pulp yazarları, ilk öykülerini basmak
için rahat bir zemine kavuşmuş olurlar. Bu derginin basıldığı 'ucuz' saman
kağıt, daha sonra bu edebiyat türünün ismini de koymuş olur. Bu derginin
tutulmasıyla birlikte yazarlar dergiden bağımsız ucuz romanlar yazmaya ve ucuz
yayınevleri ile anlaşarak bunları basmaya başlarlar.
Gelmiş Geçmiş 'En' Pulp Kahramanlar
Western kahramanı Buffalo Bill ve dedektif Nick Carter'ın
maceralarının pek revaçta olduğu bu dönemde fantastik öyküler yazarı E.
R.Burrougs'un Ormanlar Kralı Tarzan karakteri büyük bir hayran kitlesine sahip
olur. Maymunların büyüttüğü Tarzan, şehir hayatının ağırlığı ve kısır döngüsü
içinde bunalan insanlar için yeni bir soluktur. Üstelik Pulp romanlarda pek
tutulan aşk öğesi, burada da Jane şeklinde tekrar karşımızdadır.
Bu
başarının ardından fantastik öyküler giderek artar. Sonunda fantastik Pulp'ın
unutulmaz dergisi Weird Tales (Garip Hikayeler) gelip ortaya çıkar ve bu döneme
damgasını vurur. Artık basılmayan, ama hala pek çok fanatiği bulunan bu dergi
aynı zamanda bilim-kurgu ve korku öykülerinin de yolunu açar. Günümüzde de pek
sevilen H.P. Lovecraft Cthulhu efsanesini, Robert E. Howard Conan'ın
maceralarını ilk kez bu dergiyle duyurmuşlardır. Hatta ünlü Amerikan oyun
yazarı Tennessee Williams'ın ilk öyküsü de bu dergide basılmıştır (henüz 14
yaşındadır).
Epeyce
okur edinmeye başlayan bilim-kurgu, ünlü yazar H.G Wells'in piyasaya girmesiyle
hareketlilik kazanır. O arada her seferinde değişen yazarlar tarafından yazılan
Captain Future ortaya çıkar ve uzun bir süre bilimsel maceralarıyla okurlarını
eğlendirir.
Bilim-kurguya yönelik en popüler dergi Astonishing Stories
(Şaşırtıcı Öyküler) olur. Tabii ki bu dergiden de Isaac Asimov, Arthur C. Clarke
gibi günümüzün önemli bilimkurgu yazarları çıkar.
Fakat
o dönemin en çok ses getiren, belki de Pulp edebiyatının tutulmaya başlamasına
neden olan en popüler kahramanı Shadow'dur: "Hangi kalpte kötülük olduğunu
kim bilebilir? Tabii ki Shadow." Bir tür gölge adam da diyebileceğimiz Shadow, kötülerin
korkulu rüyasıdır; kötülük tohumlarını kim ekerse Shadow onların başını ezer.
Gizemli, ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan ve sürprizlerle dolu kahraman
Shadow, tüm okurların baştacıdır. O kadar ki bir süre sonra çizgi romanları
yazılmaya, radyo oyunlarına uyarlanmaya, hatta filmleri çekilmeye başlanır.
Bunların en sonuncusu 1994 yılına Alec Badwin'in oynadığı versiyonudur.
2. Dünya Savaşı'nın başladığı yıllarda Pulp en parlak
dönemini yaşamaktadır. İşte tam o günlerde süper kahraman Süperman gökyüzünden
süzülerek aramıza iner. İlk başlarda pek şans tanınmayan çizgi-roman türevi
Süperman, ona inanmayanları yanıltır ve zirveye oturur. Bu Pulp için sonun
başlangıcıdır, çünkü Süperman'le birlikte küçükten büyüğe herkeste çizgi-roman
sevdası başlamıştır. Pulp, kendisine nazaran daha kolay okunan ve daha
eğlenceli bir görünüm sunan çizgi-romanlarla rekabet etmeye çalışırken ikinci
darbe gelir. Artık yayınevleri daha kaliteli kağıtlara basılan klasik ve modern
edebiyat serilerini son derece ucuz fiyatlarla yayınlamaya başlamışlardır,
üstelik deniz aşırı ülkelerde savaşan askerlere de bu kitaplardan sandıklar
dolusu gönderilmektedir. Tabii ki bu durum Pulp'ın havasını epeyce söndürecektir.
Savaşın bittiği yıllarda artık Pulp dönemi de sona erer.
Birkaç bilimkurgu dergisi dışında, bütün Pulp serileri, kapılarını
okuyucularına kapatmak zorunda kalır, zaten pek de okuyucusu kalmamıştır.
Peki ya Pulp etkisi?
İşte bu hiçbir zaman sönmez. Aksine giderek artar ve günümüz
pop çağının patlamasına sebep olur. Belki artık Shadow yoktur, ama onun
bayrağını devralan ve başarıyla sürdüren Süperman, Batman, Örümcek Adam ve daha
pek çok çizgi-roman kahramanı vardır.
Dahası son günlerde Pulp edebiyatının yavaş yavaş yeniden
dirildiğini de görmekteyiz. Fantastik ve kara dizi yazarlarının birbiri ardına
olağanüstü ve heyecan dolu eserler yazmasıyla ve okurların da bunları giderek
daha çok talep etmesiyle birlikte, pek çok yayınevi bu türe ağırlık vermeye
başlamıştır. Pulp'ın, büyük bir coşkuyla yeniden canlanan ve sinemayı da
alevleri arasına katan bu efsanevi ateşi, bu kez kolay sönecek gibi görünmüyor.
Yorumlar
Yorum Gönder