Kazananlar Kulübü

Kazananlar KulübüNiyetimiz, bu hafta gösterime giren filmlerden “Aşırıcılar”ı tanıtmaktı. Ancak diğer Ghibli animasyonları Totoro, Spirited Away veya Ponyo gibi yetişkin esprileri içeren bir çocuk filmi olmak yerine sadece çocuk filmi çıkınca dümeni “Kazananlar Kulübü”ne kırdık. Bizce çok iyi oldu, çok da güzel oldu.
“Kazananlar Kulübü”nün yönetmeni Tom McCarthy büyülü ellere sahip. Basit bir hikayeyi alıp, şirin mi şirin bir halde ters takla attırmakta üstüne yok. Bakınız mutlaka izlenmesi gereken “The Station Agent”, bakınız “The Visitor”. “Kazananlar Kulübü” de, bu iki filmi gibi dokunaklı, harika tespitlerle ve harika oyunculukla dolu.
Kazananlar Kulübü“Kazananlar Kulübü”, işinde mutsuz, başarısız ve parasız avukat Mike Flaherty’nin, Alzheimer yüzünden bunamaya başlayan müvekkili Leo’yu aylık ücret karşılığı himayesi altına alması ile başlıyor. Leo’nun evden kaçan lise güreş şampiyonu torunu Kyle da kendini Mike’ın yanına taşınmış buluyor. Ne tesadüf ki Mike aynı zamanda bir lisede gönüllü güreş koçluğu yapıyor. Mike’ın Leo’yu bakım evine bırakması, beceriksiz güreş takımı, bin türlü arıza çıkaran bir kazan dairesi, rehabilitasyonda bir anne ve Paul Giamatti’nin bitmek bilmeyen “Ben bitmiş bir adamım” ifadesi gibi komedi parçacıkları hep yerli yerinde.
“Kazananlar Kulübü”, güldürmesine güldürüyor, hatta bazen bir komedi dizisinin hızıyla güldürüyor, sonundaysa izleyicinin hem kalbini hem de aklını fethetmeyi başarıyor. Yüz üzerinden doksanlık, cici mi cici, bir daha izlemek isteyeceğin türden bir film “Kazananlar Kulübü”. Kesinlikle haftanın kazananı!