Önce “Winter’s Bone”da kırılgan bakışlı, çelik sinirli Ree olarak karşımıza çıkıp Oscar adayı oldu. Sonra “X-Men: First Class”te bir avuç kostümlü maviş Mystique olarak gözümüze çarptı. Şimdi ise “Hunger Games” ile Amerika’yı kasıp kavuruyor. Birden bire nereden çıktı bu kız?
“Hunger Games”in yönetmeni, Jennifer için “Bu kadar yetenekli bir oyuncu ile hiç çalışmamıştım” diyor ve burada “Pleasantville” ile “Seabiscuit”in yönetmeninden bahsediyoruz! Kusura bakma Tobey Maguire, üstüne alınma Jeff Bridges.
Hunger Games üçlemesi, 24 milyon satışla Twilight’tan sonra en başarılı gençlik romanı oldu. Neden biliyor musun? Çünkü hikâyede kıyamet gibi aksiyon var ve kızlar kadar erkekler de bu kitaba bayılıyor. Yeni üçleme de şimdiden yolda.
Jennifer’a geri dönelim. Kendisi, izlemesi epey sert drama “Winter’s Bone”daki rolü sayesinde şimdiye kadarki en genç “En iyi kadın oyuncu” Oscar adayı oldu. “X-Men: First Class” ise haliyle Oscar çapında bir film değil. Ama kötü bir seçim mi? Asla! “Hunger Games”in bir kadın kahramanın başrolde olduğu aksiyonlar arasında şimdiye kadarki en iyi hâsılatı yaptığı ve Jennifer’i bir anda Amerika’nın sevgilisi haline getirdiği düşünülürse, ona bu kapıyı açan X-Men, şimdiye kadarki en doğru seçimi bile olabilir. İnsan günde on saatini makyaj masasında geçirince, karşılığı da böyle büyük oluyor demek ki. |
Peki, 2005’te tesadüfen tanıştığı bir fotoğrafçı sayesinde oyunculuğa başlayan Jennifer’ı neler bekliyor? Yoğun bir program! Jennifer’ın takvimi şimdiden 2015’e kadar dolu.