Bu yaz Türkiye’de ve dünyada hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üzerinde seyredecek sanki. Neredeyse buharlaşıp birer su damlasına dönüşeceğiz. Serinlemenin en kestirme yolu da suyla temas etmek! Ama içerek ama bir havuz/deniz ortamı bulup içine atlayarak... Tabi yaz ile sınırlı değil, yaz-kış demeden havuzdan çıkmayanlar var; yüzmenin çeşitli dallarıyla ilgilenenler. Hazır sıcaklar da bastırıyorken en zor su sporlarından birisi olan su topuna biraz daha yakından bakalım mı?
1900’lü yılların başında İngiltere’den ortaya çıkan bir spor su topu. Aslında 1870’den itibaren kuralsız olarak, eğlence için oynanan oyun ilk kez 1890’da İngiltere ile İskoçya arasında yapılan milli maçla kurallı bir spor haline dönüşmüş. Sadece on sene sonra da olimpik spor olarak kabul edilerek 1900 Olimpiyatları’nda yer almış. Su topunun gittikçe yaygınlaşması üzerine 1908’de Uluslararası Su Topu Yönetim Kurulu kurularak tüm dünyada bu sporun ana yönetim mercii haline gelmiş. Türkiye’de ise ilk kez 1930’lu yılların başında oynanmaya başlayan su topu, yabancı yüzme hocalarının da büyük çabalarıyla yaygınlaşmaya başladı ve ilk su topu maçı 1931’de yapıldı. Kurulan ilk takımlar Beykoz, Beylerbeyi, Deniz Lisesi ve Galatasaray’dı.
Kural basit: Topu kaleye sok!
Aslında son derece basit bir temel kuralı var su topunun: Suya batmayan o topu, rakip takımın kalesine mümkün olduğunca fazla sokmak. 7’şer kişilik iki takım halinde oynanan karşılaşmalar, 33 metreye 20 metrelik havuzlarda yapılıyor (Minik takımlar ve kadınlar için havuzun boyu 25 metreye düşüyor). Havuzların derinliği ise 1.90 ile 2.00 metre arasında değişiyor. Kaleler ise 3 metre uzunluğunda ve 90 cm. yüksekliğinde.
Takımların kendilerine has formalarının olmadığı bir spor su topu. Zaten suyun içinde formalı yüzücüleri hayal etmek bile güç öyle değil mi? Ancak elbette takımların birbirlerinden ayırt edilmeleri için bulunmuş bir yol var: Ekiplerden birisi mavi, diğeri beyaz boneler takmak zorunda. Tıpkı formalar gibi bonelerin üzerinde de 1’den 13’e kadar numaralar var (1 kaleci, 6 oyuncu dışındakiler yedek oyuncu). Oyuncu değiştirme limiti yok; sınırsız. Ancak sadece molalarda, gollerde ve devre aralarında değişiklik yapılabiliyor.
Takım oyununa en çok ihtiyaç duyulan ve en yorucu sporlardan birisi olan su topu, 7’şer dakikalık dört devre halinde toplam 28 dakika oynanıyor. Devreler arasında 2 dakikalık molalar veriliyor. Her devrenin başında havuzun iki kenarına dizilen oyuncular, topu suya atan hakemin düdüğüyle birlikte havuza atlayıp topa önce ulaşmaya çalışıyorlar. İlk atak hakkı böylece topa ilk ulaşan takımda oluyor.
35 saniye hücum süresiTakımların öyle sabaha kadar kendi aralarında paslaşmaları yasak. Basketbolda olduğu gibi her takımın belli bir saniye hücum hakkı bulunuyor, ki bu süre su topunda 35 saniye. Havuzun kenarlarına konulan kronometrelerden de takip edilebilen süre sonunda hücum edilememişse hakem topu diğer takıma veriyor. Bir şutun gol olarak değer kazanabilmesi içinse tıpkı futboldaki gibi topun tamamının gol çizgisini geçmesi gerekiyor.
Her takımın tüm oyun içinde sadece 1 dakika süren 2 mola hakkı bulunuyor. Ama mola alındı diye havuzdan dışarı çıkmak da yok! Oyuncular kendi yarı sahalarında kenara gelip, antrenörlerinden taktikleri alıyorlar.
“Suyla şaka olmaz!”
Büyüklerin meşhur lafıdır hani, “suyla şaka olmaz”. Su topunda da “büyük” ve “küçük” olmak üzere faul çeşitleri var. Bütün faul çeşitlerini yazmayalım ama bir-iki örnek verelim: Topu iki elle tutmak, elinde top olmayan karşı takım oyuncusuna müdahalede bulunmak gibi. Fauller serbest atışla cezalandırılıyor. “Atılma” adı verilen faul çeşitleri ise biraz daha ağır: Rakibe tekme atmak veya vurmak, rakibin suratına kasti olarak su atmak, serbest atış kullanılmadan topa müdahale etmek, hakemle konuşmak, topu tutmayan bir oyuncuyu tutmak. Atılma cezası alan oyuncu 20 saniye boyunca oyun dışı kalıyor. Aynı oyuncunun 3 kez atılma cezası alması halindeyse o oyuncu oyundan çıkıyor ve yerine yedeklerden birisi giriyor. Fakat bir oyuncuya kasti olarak ve sakatlayıcı bir müdahale olursa, böyle bir durumda oyundan atılan oyuncunun yerine kimse giremiyor ve takım maça eksik devam etmek durumunda kalıyor. Su topunda futbolda olduğu gibi penaltı cezası olduğunu da eklemeden geçmeyelim tabii.
İştegenç
1900’lü yılların başında İngiltere’den ortaya çıkan bir spor su topu. Aslında 1870’den itibaren kuralsız olarak, eğlence için oynanan oyun ilk kez 1890’da İngiltere ile İskoçya arasında yapılan milli maçla kurallı bir spor haline dönüşmüş. Sadece on sene sonra da olimpik spor olarak kabul edilerek 1900 Olimpiyatları’nda yer almış. Su topunun gittikçe yaygınlaşması üzerine 1908’de Uluslararası Su Topu Yönetim Kurulu kurularak tüm dünyada bu sporun ana yönetim mercii haline gelmiş. Türkiye’de ise ilk kez 1930’lu yılların başında oynanmaya başlayan su topu, yabancı yüzme hocalarının da büyük çabalarıyla yaygınlaşmaya başladı ve ilk su topu maçı 1931’de yapıldı. Kurulan ilk takımlar Beykoz, Beylerbeyi, Deniz Lisesi ve Galatasaray’dı.
Kural basit: Topu kaleye sok!
Aslında son derece basit bir temel kuralı var su topunun: Suya batmayan o topu, rakip takımın kalesine mümkün olduğunca fazla sokmak. 7’şer kişilik iki takım halinde oynanan karşılaşmalar, 33 metreye 20 metrelik havuzlarda yapılıyor (Minik takımlar ve kadınlar için havuzun boyu 25 metreye düşüyor). Havuzların derinliği ise 1.90 ile 2.00 metre arasında değişiyor. Kaleler ise 3 metre uzunluğunda ve 90 cm. yüksekliğinde.
Takımların kendilerine has formalarının olmadığı bir spor su topu. Zaten suyun içinde formalı yüzücüleri hayal etmek bile güç öyle değil mi? Ancak elbette takımların birbirlerinden ayırt edilmeleri için bulunmuş bir yol var: Ekiplerden birisi mavi, diğeri beyaz boneler takmak zorunda. Tıpkı formalar gibi bonelerin üzerinde de 1’den 13’e kadar numaralar var (1 kaleci, 6 oyuncu dışındakiler yedek oyuncu). Oyuncu değiştirme limiti yok; sınırsız. Ancak sadece molalarda, gollerde ve devre aralarında değişiklik yapılabiliyor.
Takım oyununa en çok ihtiyaç duyulan ve en yorucu sporlardan birisi olan su topu, 7’şer dakikalık dört devre halinde toplam 28 dakika oynanıyor. Devreler arasında 2 dakikalık molalar veriliyor. Her devrenin başında havuzun iki kenarına dizilen oyuncular, topu suya atan hakemin düdüğüyle birlikte havuza atlayıp topa önce ulaşmaya çalışıyorlar. İlk atak hakkı böylece topa ilk ulaşan takımda oluyor.
35 saniye hücum süresiTakımların öyle sabaha kadar kendi aralarında paslaşmaları yasak. Basketbolda olduğu gibi her takımın belli bir saniye hücum hakkı bulunuyor, ki bu süre su topunda 35 saniye. Havuzun kenarlarına konulan kronometrelerden de takip edilebilen süre sonunda hücum edilememişse hakem topu diğer takıma veriyor. Bir şutun gol olarak değer kazanabilmesi içinse tıpkı futboldaki gibi topun tamamının gol çizgisini geçmesi gerekiyor.
Her takımın tüm oyun içinde sadece 1 dakika süren 2 mola hakkı bulunuyor. Ama mola alındı diye havuzdan dışarı çıkmak da yok! Oyuncular kendi yarı sahalarında kenara gelip, antrenörlerinden taktikleri alıyorlar.
“Suyla şaka olmaz!”
Büyüklerin meşhur lafıdır hani, “suyla şaka olmaz”. Su topunda da “büyük” ve “küçük” olmak üzere faul çeşitleri var. Bütün faul çeşitlerini yazmayalım ama bir-iki örnek verelim: Topu iki elle tutmak, elinde top olmayan karşı takım oyuncusuna müdahalede bulunmak gibi. Fauller serbest atışla cezalandırılıyor. “Atılma” adı verilen faul çeşitleri ise biraz daha ağır: Rakibe tekme atmak veya vurmak, rakibin suratına kasti olarak su atmak, serbest atış kullanılmadan topa müdahale etmek, hakemle konuşmak, topu tutmayan bir oyuncuyu tutmak. Atılma cezası alan oyuncu 20 saniye boyunca oyun dışı kalıyor. Aynı oyuncunun 3 kez atılma cezası alması halindeyse o oyuncu oyundan çıkıyor ve yerine yedeklerden birisi giriyor. Fakat bir oyuncuya kasti olarak ve sakatlayıcı bir müdahale olursa, böyle bir durumda oyundan atılan oyuncunun yerine kimse giremiyor ve takım maça eksik devam etmek durumunda kalıyor. Su topunda futbolda olduğu gibi penaltı cezası olduğunu da eklemeden geçmeyelim tabii.
İştegenç
Yorumlar
Yorum Gönder