Anneciğim seni ben, sarı saçlı böcekten...


“Anneciğim seni ben, çiçeklerden, yemişten..” diye başlıyor aslında söz konusu şiir ve fakat yazarlarımızdan birinin ortaya attığı bu yeni şiir biçimi de hoşumuza gitti. Buna göre yeni Anneler Günü şiirimiz şöyle:
Anneciğim seni ben, sarı saçlı böcekten...Anneciğim seni benSarı saçlı böcektenBenekli kelebektenCanımdan çok severimGitmem ben kollarındanSıkılmam hiç dırdırındanEvlat oldum zıpırındanCanımdan çok sevmekteyimBu şiir saçmalaştıBenim içim daraldıAnneler Günü geldiHadi artık kutlayalım
Söz konusu şiirin eskisinin yerine geçmesini ve acilen bütün anaokullarında, ilköğretimlerde öğretilmesini, lise merasimlerinde ise statükocu bir tavırla beyin loblarına gömülerek pekiştirilmesini talep ediyoruz. Aksi takdirde İşte Genç camiası olarak harekete geçireceğimiz eylem planının korkunç sonuçları olacağını da belirtiyoruz. Gerçi henüz dünyayı ele geçirmeye falan karar vermedik (o konuda çalışmalarımız sürmekte hala) ama Anneler Günü’nün hak ettiği biçimde kutlanması için ültimatom vermek üzereyiz.
Şimdi, yukarıdaki şiirde de görüldüğü üzere, insanlar tarih boyunca annelerini sevmiş (tersi mümkün mü?) ve onlar adına şarkılar, şiirler, opera ve operetler yazmışlardır. Anneler için yazılan metinler herkesin diline marş olmuştur tabii, yalnız bu şahane metinlerden biri bugüne kadar karanlıkta kalmıştı ve unutulmuşluğun o derin ve sessiz vadisinde kendi halinde gezmekteydi.
İşte Genç ekibi olarak söz konusu metni, yani tarihin ilk Anneler Günü şiirini gün ışığına çıkarma görevini üstlendik. Çalışmalarımız sırasında türlü türlü zorluklarla karşılaştıysak da (arkeolojik kazılar, taş tablet incelemeleri, yaşayan en son Sümerce-Türkçe simültane tercümanının 3000 yıldan uzun bir süredir ölü olduğu gerçeği gibi) bu büyük işin altından kalkmayı başardık. Gerçi bu konuda tarihi bilgi vermemiz gerekiyor herhalde.
Efendim, sanılanın tersine, Anneler Günü Amerika’da ortaya çıkmış bir akım değil. Bu güzel gün ortaya çıktığında daha ne kolonileşme, ne de Amerika vardı dünyamızda. Kıta olarak Amerika sabitti tabii ama mekânda bugünün Amerikalıları yerine garip piramitlere hasta olan İnka ve Aztekler ve tabii sonradan “yerleşme” politikasının zayiatı listesine 1 numaradan giren Kızılderililer vardı. Neyse bu apayrı bir konu zaten, geçelim Sümerlere.
Sümerlerde, şimdiki toplum düzeninin aksine, anaerkil bir düzen olduğu tarih kayıtlarıyla sabittir. İşte dünyanın ilk Anneler Günü kutlama projesi de yüksek ihtimalle anaerkillik durumu yüzünden Sümerlere aittir. Sümerler zamanından elimize ulaşan metin sayısı az ve ulaşanlar da biraz deforme olmuş durumda. Peki bu bize engel mi? Tabii ki hayır, oturduk ve sizin için 3000 yıllık metinleri tercüme ettik. İşte dünya tarihinin ilk Anneler Günü şiiri, buyurun okuyun:

Anneciğim seni ben, sarı saçlı böcekten... Al der beyler aldırırNe var ne yok buldururNasıl deme oldururElinden kaçan kurtulur.Laf lafı açar Anne deyinceEr kişi kutlar bugünü kendinceRampa, viraj, bayır hak getireGönüle Anne düşünce.Üniversite, orta okul, liseNe yapıp eder, yollar anneÜlkemiz çöl olmasınKoruyalım kendimizce.Uludur Annelik müessesesiTam bir sevgi mübadelesiLaftır bunun gerisiAnadır kilit kelime.Nedir sonuç dersenizAnneler Günü kutlana.

Şiirin biraz eski ve ilkel olduğunu kabul etmek durumundayız, ama söz konusu yazılı belgenin Anneler Günü kutlamalarının uzun ve karanlıkta kalmış tarihine ışık tuttuğu da gözden kaçırılmamalı. Şairin akrostiş koşuk biçiminde yazıldığı da dikkate alınıp bu eski ve güzel biçemin canlandırılması için türlü çalışmalara başlanmalı.
İşin özüne doğru dalışa geçersek, genel olarak ‘annelik’ kavramının, özel olarak ise Anneler Günü’nün fena halde güzel şeyler olduğunu düşünmekteyiz. Bu güzel günde annenizle beraber olmak, parkları bahçeleri dolaşmak, çiçekler ve böceklerle sevgi dolu bir ilişki düzeyi yakalamak yapılacak en şahane şey olabilir gibi. Sıkıcı bir site olsak bir önceki cümleyi “göreviniz” şeklinde bitirebilirdik ama ne mutlu ki öyle değiliz.
Anneler Günü’nü keyifli bir şekilde geçirmenizi diliyor ve Babalar Günü’nde görüşmek üzere sizi annenizin kucağına bırakıyoruz.
NOT: Bahsettiğimiz 3000 yıllık şiirin bir espriden ibaret olduğunu belirtmemize gerek yok herhalde?