Uncanny Valley: Beni korkutuyorsun!

Beowulf izleyip “olmamış hacı” dediğimiz sırada, bilimsel bir hipotezden bahsettiğimizi biliyor muydun?
İnsanların, yapay insan formlarını gerçeğinden ayırt edebilme yeteneğinin beraberinde getirdiği duygusal tepkiyi inceleyen hipoteze “uncanny valley” deniyor. Şöyle ki; Masahiro Mori’nin 1970’te ortaya koyduğu bu hipoteze göre bir robotik, heykel, bilgisayarla gerçekleştirilmiş bir insansı, ne kadar fazla insana benzerse, gerçek insanlar bu objeye o kadar yabancılaşıyor.
Daha fazla açalım. Diyelim ki bir robot yaptık. Hafiften insansı hareketleri var ve form olarak biraz insana benziyor. İşte bu robot, insanlar tarafından “ay çok şirin” tepkisi ile karşılanıyor. Örnek olarak Asimo’yu verebiliriz.
Uncanny Valley: Beni korkutuyorsun!Robot, “insansı”ya dönüştükçe, sempati korkuya dönüşmeye başlıyor. Japonların kaşı gözü yerinde durmayan humanoid’leri işte bu sınıfa giriyor. Bu yabancılaşmaya örnek olarak, “Polar Express”i, “Final Fantasy”yi ve motion capture ile yapılan son dönem cgi filmlerinin tümünü sayabiliriz.
Yapay insan formundaki kusurlar giderildikçe, yani karşımızdaki insansılar, “Blade Runner”ın androidleri kadar gerçekçi olduğunda, korku tekrar sempatiye dönüşüyor. Bu dönüşümün nedeni, artık yapay formları gerçeğinden ayıramamamız. İşin bu kısmı biraz muallâk çünkü teknoloji henüz bu aşamaya gelemedi.

Kaynak: İştegenç